SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TAHARA BAHSİ

<< 27 >>

بَاب فِي الْبَوْلِ فِي الْمُسْتَحَمِّ

15. Banyolarda Abdest Almak

 

حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ حَنْبَلٍ وَالْحَسَنُ بْنُ عَلِيٍّ قَالَا حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ قَالَ أَحْمَدُ حَدَّثَنَا مَعْمَرٌ أَخْبَرَنِي أَشْعَثُ وَقَالَ الْحَسَنُ عَنْ أَشْعَثَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ الْحَسَنِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُغَفَّلٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا يَبُولَنَّ أَحَدُكُمْ فِي مُسْتَحَمِّهِ ثُمَّ يَغْتَسِلُ فِيهِ قَالَ أَحْمَدُ ثُمَّ يَتَوَضَّأُ فِيهِ فَإِنَّ عَامَّةَ الْوَسْوَاسِ مِنْهُ

 

Abdullah b. Muğaffel'dem demiştir ki; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Hiç biriniz yıkanacağı yere küçük abdest bozup sonra da orada yıkanmaya (Ahmed b. Hanbel rivayetinde: "abdest almaya") kalkmasın. Çünkü kalbe gelen vesveselerin çoğu bundan ileri gelir."

 

 

Diğer tahric: Tirmizî, Nesaî, ibn Mace, tahare’de ve Ahmed b. Hanbel, Müsned

 

AÇIKLAMA:     Hadis-i şeriften geçen  istib'ad ifade eder. Yani, "akıllı bir kimsenin küçük abdestini bozduğu yerde yıkanması ihtimal dahilinde değildir" demektir. Biriniz ğusledeceği yere işerse; sonra, nasıl olur da orada ğusledebilir, manasına da gelir.

 

Nun mahzuf bir mübtedanm haberi olarak mahallen merfu' olması, nin üzerine atfedilerek sükunu ve muzmar bir ile nasb, caizdir. Buna göre hadis-i şerif'in manası şöyle ifade edilebilir:

 

"Sizden biri yıkanacağı yere bevletmesin. Eğer bevlederse, artık orada yıkanmasın"

 

Nevevi, ..... kelimesinin mensublu (sonu üstün) okunmasına itiraz ederek, "Böyle okunması halinde yıkanmak ile abdest bozmak beraber yasaklanmış olur ki, yıkanmaksızın yalnız abdest bozmaya izin verildiği manası anlaşılır. Halbuki bunu hiç kimse söylememiştir" Sahih-i Müslim bi-Şeriri'n-Nevev! II, 187.

 

Hadis-i şerifte, bevletmenin yasaklanışının sebebi, oradan sıçrayan çisintiler yüzünden, yıkanan kimsenin vesveseye düşmesidir. Demek ki yıkanmakla bevletmenin bir arada yasaklandığı manası bu hadisten anlaşılabilir. Binaenaleyh buradan yıkanılmadığı takdirde ğusulhanede küçük abdest bozmanın caiz olduğu manasını çıkarmak yanlıştır.

 

Nevevi merhumun anladığı bu mananın doğruluğu kabul edilse bile bu, lafız yoluyla (mantık) değil, ancak mefhum yoluyla anlaşılan bir manadır. Bir başka ifadeyle hadis-i şerifte bu manayı dile getiren bir kelime yoktur. Hem de bu mana hadis-i şerifte belirtilen yasak sebebine ters düşer. Zira idrar sıçramasından herkes vesveseye kapılır. Oraya birisi küçük abdest bozup da yine aynı yerde başka birisi yıkansa o da aynı şekilde vesveseye kapılır. Yani sadece küçük abdest bozan kişi kendi yıkanmasa bile orada yıkanan başkalarına da vesvese verebilir.

 

İbn Dakiki'l-id demiştir ki: "Evet bu hadis-i şeriften, bevletmekle yıkanmanın beraber yasaklandığı .......'nın mensub okunuşuna bağlı olarak anlaşılır. Yıkanılan yerlere sadece abdest bozmanın yasaklandığı ise başka hadis-i şeriflerden anlaşılır. "

 

Buradaki nehy, kerahet-i tenzihiye ifade eder. Hadis-i şerifte geçen visvas "hadisünnefs" denilen insanın içine dolan fakat karar haline gelemeyen (iç kuruntusu, vehm) düşüncelerdir.

 

İnsanın gönlüne gelen düşünceler sırasıyla şunlardır:

 

1) Hacis, 2) Hatır, 3) Hadisü'n-Nefs, 4) Hemm, 5) Azm.

 

Bu beş düşünce şöyle anlatılır:

 

Hacis: Bir fikrin kalbe ilk defa gelmesine;

 

Hatır: Bir fikri kalbe geldikten sonra kalbde biraz eğleşip o işin yapılması veya yapılmaması için kalbin onunla meşgul olması;

 

Hadisu'n-Nefs: Kalbe gelen bu fikrin yapılıp yapılmaması hususunda tereddüde düşüp bir kararsızlık içine girmek;

 

Hemm: Bundan sonra yapıp yapmamak cihetlerinden bir tarafı tercih etmek safhası gelir ki, buna da "hemm" denir.

 

Daha sonra da Azm: -buna azm-i musammem de derler- mertebesi gelir. Gönle gelen fikrin son mertebesidir. İnsanlar ancak bu mertebeden mesuldürler. Bunun içindir ki, bazı müfessirler:

 

"Siz içinizdekileri açıklasanız da, gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba çeker; dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder, Allah her şeye hakkıyla kadirdir."[Bakara 284] ayet-i kerimesini "azm-i musammem mertebesidir" diye tefsir etmişlerdir.

 

"Allah Teala ümmetimi kalplerine gelen düşüncelerden dolayı affeyledi. Söz ve fiil haline gelmedikçe onlardan dolayı hesaba çekmeyecektir" hadisi de bu mevzuya ışık tutmaktadır.

 

Abdullah b. Abbas (r.a.) hazretlerinden rivayet edilen şu kudsi hadis de bütün bu mertebe ve safhaları izaha kafi gelmektedir. Nebi (s.a.v.) Efendimiz, Allah'dan naklederek şöyle buyurmuştur:

 

"Allah iyilikleri de kötülükleri de takdir etti." sonra bunları açıklayarak buyurdu ki; "Her kim bir iyilik yapmaya niyetlenir de yapmazsa Allah Teala onu kendi katında tam bir iyilik olarak yazar. Eğer hem niyetlenir, hem de o iyiliği yaparsa on İyilik sevabı yazdırır. Ve bu sevabı yedi yüz hatta daha da fazla arttırır. Her kim de fenalık yapmaya niyetlenir de sonra vazgeçerse Allah (Teala) onun için tam bir iyilik sevabı yazdırır. Eğer fenalığı kasdeder ve işlerse onu bir günah olarak yazdırır."[Buharî, rikak; Müslim, İman; Tirmizî: tefsîr, (sure: 6); Darimî, rikak; Ahmed b. Hanbel]

 

Eğer bu kelime vesvas diye vavın üstünü ile okunursa, o zaman insana vesvese veren şeytanın ismi olur ki, böyle okumak da caizdir. O takdirde mana; "Şeytanların verdiği vesveseler ekseriyetle yıkanılan yerlere bevletmekten ileri gelir" şeklinde olur.